Açık Radyo'nun ilk kuruluşunda 13 bölümlük bir program yapmış ve buna "radyantropos" adını vermiştim. Antropos'un radyosu, ya da radyo adamı gibi anlamlara çekilecek bu terimi filozof ve sosyolog Henri Lefébre'in "Cybernanthrope" (1) kavramından esinlenerek türetmiştim.
Şimdi. Açık Site'nin bu kuruluş dönemindeki web yazılarıma doğrudan doğruya bu terimin kendisini, yani, Yunanca köküne daha yakın biçimde, Türkçe yazılışıyla, siberantropos kavramını çıkış noktası olarak alıyorum.
Bu en düz yorumuyla, "siber-insan" diye çevrilebilir. Onun tanımı ve tüm özellikleri çevresinde dolaşan denemeler, buradaki yazıların uzun bir süre boyunca ana eksenini oluşturacak. Bu sürenin uzunluğunun ölçüsünü, ve sonunda neler olabileceğiniyse şimdiden bilemeyiz.
Siberantropos kavramı, kimi antropolog, filozof ve sosyologların belirli varsayımlarının kesiştiği bir noktada duruyor; sibernetik çağında, antropos denen memeli türünün köklü bir değişime uğradığı, ve onu tanımlayan temel özelliklerin bazılarının -örneğin bir Homo sapiens (düşünen insan) olma özelliğinin- geçerliliğini kaybettiği varsayımı...
Ben de, siber ortamda yayınlanan bu yazıların altına imza atan kişi olarak, kendi "siberantroplaşma" eğilimlerimi saptamam ve yeri geldiğince itiraf etmem gerektiğinin farkındayım.
Sibernetik çağı, ya da daha masum bir formülle Bilgi Çağı diye adlandırılan dönemin, 2001 yılından 2002'ye geçtiğimiz ve 20 yıl kadar önce bilim-kurgusal tarihler olarak tasarladığımız bu günleri, antropos'un ve siberantropos'un asimetrik yazgılarının kesiştiği yaşamsal bir süreç oluşturuyor. Geleceğin tarihçilerinin ileride yazacakları; ya da gelecek tarihçilerinin (stratejistler, fütürologlar, ve diğer siber-enteller) şimdiden öngördükleri gibi, 11 Eylül, saat 08.16 bu sürecin tetikçisi olmuştur.
Ruşen Çakır CNN'de katıldığı bir söyleşide, olaya Türkiye'den bakıldığında bu yeni döneme "Global 28 Nisan" denebileceğini o hoş mizah duygusuyla belirtmişti. İlk günkü şok atlatılıp, ertesi gün duruşlar netleşmeye başladıkça, açılan bu yeni dönemin nereden bakılırsa bakılsın "Global 12 Eylül" diye de adlandırılabilme olasılığı ürkütücü biçimde ortaya çıkıyor.
Tüm bu sorunlar ve sorular, siberantropos kavramı eksenindeki bu yazıların çıkış noktalarını oluşturuyor. Bunları kurcalamayı sürdürmeye devam edeceğiz. Ama artık siberantropos'un da en azından bir ön tanımını yapmamız gerektiğinin farkındayım. İşe, daha 1987 yılında, (belki de Türkiye'de ilk kez) Cadıların Günbatımı adlı kitapta yapılan tanımla başlayalım. Bu başlangıç aynı zamanda da, bu ilk yazının sonu olacak.
"Belki de, elektronik-sibernetik çağının, artık 'sapiens' olmayan yeni 'insan'ı, Henri Lefébre'in terimiyle Cybernanthrope (Sibernetik Adamı), çoktan hegemonyasını kurmuş durumda. Kendine ideal olarak robotu seçen, yaşamdaki sınırsız çeşitlilik, farklılık ve seçeneklerin en aza indirgendiği ve artık düşünmeye gerek duyulmayan, kusursuz bir sistemin uyumlu insanı, o 'mutlak zafer'ine doğru her gün bir adım daha atıyor. Aletlerinden, kaslarından, belleğinden, 'bağımsızlaşan'; bitkiler ve hayvanlar dünyasına, mikroplara, rüzgara, soğuğa, dağların ve denizlerin kayıtsızlığına karşı 'özgürlüğünü' kazanan, bir zamanların doğal insanı ya da antropos, zoolojinin o ünlü Homo sapiens'i belki de serüveninin sonuna yaklaşıyor." (2)
Dipnotlar
(1) Henri Lefebre "Vers le Cybernanthrope", Denoel / Gonthier, 1967, s. 71
(2) Ahmet Güngören, "Cadıların Günbatımı" Yol,1988, 2. Basım, Patika 1998, s. 25